Artık klasik müzikte de "star"lar var, tıpkı popüler müzikte, caz ve rock'ta olduğu gibi. Bir kültürel değişim yaşanıyor ve bu değişimle özellikle kadınların ve eşcinsellerin cinselliği öne çıkarılıyor.
Darbukalı Bach'ın, Cazcı Bach'ın yanına cinselliği çağrıştıracak bir sıfatla, Çıtır Bach ekleniyor. Yeteneğin yanına güzelliği, çekiciliği hatta şuh olmayı gerektiren bir dönüşüm bu.
Asansörde Mozart, akvaryumda Chopin, şömine alevleri eşliğinde Vivaldi dinleyebiliyoruz; kahvaltılık Debussy, akşam yemekleri için Strauss seçkileri; peki, ya erotik Liszt ya da porno Beethoven?
Bu kitapta müzikte cinselliğin yerini sorgulayıp değişen müzik kültüründe cinselliğin kullanılmasının gerekli olup olmadığı yadırganmaksızın ele alınırken dikkatimiz futbol karşılaşmaları öncesi statlarda arya söyleyen müzisyenlere, eşcinselliğini keşfettiğimiz ailemizin bestecilerine, müzikte eşcinsel duyarlığa ve eşcinsel müzikolojinin müzikte cinselliğe bakışına yönlendiriliyor.
Rock müzikte erkek egemenliğin, erkeksiliğin değil erkekliğin baskınlığı konuşulurken burada karşımıza çok sert bir soru çıkarılıyor: Rock erkek müziği midir? Bir o kadar sert bir yanıta hazır olmak gerek.
Kitabın son bölümünde dansın cinsellik çağrışımı ve içeriği önümüze çıkıyor. Dansı öğrenme-öğretme ve uygulama sürecinde davranışların içerdiği cinsel şifrelere odaklanıyoruz.