Değişen dünyamızda, Tiyatro ile Opera ve Bale’nin eğitim, öğretim ve uygulamasında bir yandan aslına, gerçeğe ve doğruya daha çok yaklaşılan; bir yandan da deneysel arayışların olabildiğince uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu açıdan, 52 yıl öncenin bu raporlarında, günümüz açısından eleştirilecek ve eksik kalan konuların da olduğu kuşkusuzdur. Ancak, 2013 Türkiye’sinde bizzat AKP hükûmetinin, başta tiyatro ile opera ve bale kurumlarımızla sanatçılarına cepheden tavır aldığı bir ortamda, yakın tarihteki bu çabaların, devrimci atılımların ve kazanımların bugünkü kuşaklarca da öğrenilmesi gerekir.
[Türk Devrimi’nin] Tiyatro ve Opera Komitesi Raporu’nu işte bunun için yeniden yayınladık.
1923 yılında, Cumhuriyet'in ilanıyla başlayan yeni dönemde Türk tiyatrosu, tarihinde ilk kez gelişme olanaklarına kavuşmuştur. Tiyatro eğitimi, ödenekli tiyatrolar, seyirci birikimi ve sorunların tartışılıp çözüm yollarının araştırılması Cumhuriyet ile birlikte göndeme gelmiştir. Tiyatronun devletçe korunması, yazarın, sanatçının ve çeşitli dallardaki sahne teknik kadrosunun yetişmesi, tiyatro seyircisinin oluşması, Türk tiyatrosunu devinime sokmuştur. Devlet Tiyatroları, Opera ve Balesi, 20. yüzyılın dehâ lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk halkına verdiği en büyük armağanlardan biridir.
Hiçbir hükümetin bunu kaldırmaya gücü yetmez. Çünkü hükümet devlet değildir. Hükümetler, devlet işlerini doğrudürüst yürütsünler diye halk tarafından seçilmiş görevlilerdir. Devlet Tiyatroları, Operaları, Baleleri ve Senfoni Orkestraları halkın malıdır, hükümetlerin değil Yavuz Daloğlu'nun yeniden yayımladığı Tiyatro ve Opera Komitesi Raporu, tiyatro, opera, bale, konservatuvar ve senfoni orkestralarımızın nasıl çabalarla kurulduğunu, geliştiğini bizzat devletin raporlarına dayanarak gençlere öğretecek ve unutanlara da tekrar anımsatacak niteliktedir.